Etrafıma bakıyorum, hava açıksa gayet neşeli oluyorum. Öyle zamanlarda keyfime diyecek yok. Çevremi iyice gözlemliyorum, en ufak değişiklikleri bile kaçırmamaya çalışıyorum. Bu iş için en güzel mevsim ise bahar oluyor. Bırak günleri, saat içinde bambaşka şeyler oluyor. Toprağın altından çıkan bitkilerin çiçek açması harika görünüyor. Ağaçları söylemiyorum bile, kupkuru dalların yavaş yavaş filizlenmesi, uçlarındaki filizlerin tomurcuklanması, tomurcukların çiçek açması... Çiçekler derken, nasıl bir çiçek derseniz, her bir ağacın çiçeği farklı. Kimisinin çiçekleri kırmızı renkte yoğun, kimisinde ise mor. Ben en çok mavi renkli olanları seviyorum, gerçeği söylemek gerekirse tam anlamıyla bayılıyorum. Neden mi? Bana denizleri hatırlatıyor. Gitmiş miydin derseniz, hayır, gitmedim, gidemedim, ama durduğum yerden denizi görebiliyorum. Düzeltmem gerekiyor, görebiliyordum o zamanlar. Keyfime diyecek yoktu, güle aşık olan bülbüldüm. Ben ise denize aşıktım. Kabaca geldiğinin farkındayım, ama bu sevda yüreğime düştü bir kere. İlk görüşte aşk derler ya, benimki de o hesap. Düşünüp taşınma gereği duymadım, sevdamı çok seviyorum.
Ona sorsam, belki o da aynısını söylerdi. Ben daha çok seviyorum diye. Fakat sevdamız şu sıralar ağır bir imtihandan geçiyor. Aramızdaki mesafe çok uzak, nasıl kavuşacağımızı bilmiyorum. Kimi zaman umutsuzluğa düşmüyor değilim. Böyle kara günlerde her şeyden soğuyorum. Arkadaşlarım ümit vermeye çalışsa da, onları kırmamak için dinliyorum. Ne yazık ki hiç etkilenemiyorum. Aşkın narı beni yakıyor, yüreğimdeki ateş. Kimi zaman dışarıya kaçıyorum, istemeden. O zaman çevremdeki dostlarım korkuyorlar. "Bu aşk seni yiyip bitirecek, dağılacak, gelmeyeceksin. Hem bizi de düşün," diyorlar. Ben de artık eşimi ağa göstermemeye karar verdim. Beni anlamayan arkadaşlarımın faydasız konuşmalarından kurtulmak için.
Büyüme çağındayım, zaman geçtikçe boyum uzuyor, bedenim de genişliyor. İlk başlarda denizin sesini duyuyordum, sadece etraf sessizdi. Ve tabii ki bu sesin sahibini anlayamadım. Kimdi bu hoş sesin sahibi? Arkadaşlarıma da çekindiğimden hiçbir şey sormadım. İçimdeki arayış artık çoğalmıştı. Bu hoş ve gıcıklayıcı olmayan ses kimindi? Onu nasıl bulurum? Yine böyle efkarlı olduğum günlerden birinde, dostlarımdan biri halimi gördü. "Mecnun musun?" dedi, biraz hoşbeş ettik. Ben konuşacağım diye, seviş dedim. Derdimi anlatacaktım sonuçta. Üzgünüm ki hevesim kursam da kaldı, ben hep dinlemek zorunda kaldım. O konuştu, aslında konuştu mu, hezeyanlarını mı söyledi, tam emin değilim, işin aslı.
Leyla'nın güzelliğinden, hal ve hareketlerindeki o zarafetten bahsetti bol bol. Sonra da gitti, gidişi o gidiş, halimi sormadı bile. Sadece konuştu, konuştu ve gitti. Ben de Mecnun'un aşkına dinlemiş oldum. Ama kendi yaram hiç mi hiç değişmedi, arada kanıyor beni, yakıyor. Kimi zaman da acısına alıştırıyordu.
Aradan epey bir zaman geçti, belki yüzlerce yıl, belki binlerce yıl. Ve sesin sahibini gördüm. Sesin sahibinin deniz olduğunu nasıl anladım? Anlamaya çalışmadım bile, çünkü ben onun eşi olmak için yaratılmıştım. Bunun hemen farkına vardım. Gökyüzünde uçan kuşlara bunu haykırdım. Beni tuttular ve daha güzel bir hale geldiler. Yerde yürüyen karıncalara da söyledim, onlar da daha çalışkan ve güçlü oldular. Ağaçlara söyledim, meyveleri daha bir güzel oldu. Güneşe de haykırdım, zannediyorum ki o beni duymadı. Çünkü hava bir anda soğudu, yağmur bulutları ortaya çıktı. O an sevindim, aştan sırılsıklam olacağım diye. Açtım kollarımı, bebeklerim gibi Nisan yağmurlarının üzerinden akıp gidiyordum. Bulutlar ağlıyordu, sevinçten alıyorlardı. Benim sevgimden, aşkımdan. Gördüklerinde alıyorlardı. Mevsim bahar, ben aşığım, güzel yağmur yağıyor. Aklımda yarının hasreti, kafamda evirip çeviriyorum. Sonuca gitmeme gerek yok, ben onu düşününce mutluyum. Süreç geçiyor.
Denizi gördüm, birbirimize baktık. Ama şimdi ne olacak, nasıl kavuşacağız? Problemimiz bu. Derdim, kederim bu. Her yılki, belki birkaç santim bile değil. Böyle devam ederse kavuşmamız binlerce yol alır. Rahat süreçte yapabileceğim bir şey de yok. Daha büyümeye ve denize kavuşmaya ama binlerce yıl sürerdi. Ben zamana karşı sabır etmek istemiyorum ve planım harika bir şekilde gerçekleşti. Denize kavuştum, onun yanında verimli biri oldum. İnsanlar da daha sonraki zamanlarda adıma Çukurova dedi. Dertler bense yarın, ne günlerimi nasıl geçiriyorum? Mutlu mesutum, o da hoş. Yarın her şey düğün bayram