15 Temmuz gecesi, Türkiye'nin kaderini değiştiren o karanlık gün... Musa Kemal, bir subay olarak o gece huzurlu bir uykudan uyanmış, ancak hiç beklemediği bir durumun içine sürüklenmişti.
Yargılanmaya başlandığında, kendi haklarındaki haberleri duymakta şaşkınlığını gizleyememişti. Mahkemeden döndüğünde, odasında okuduğu gazetede kendi yüzünü görmesiyle, artık sadece kendi kaderini değil, tüm ülkenin kaderini değiştiren bir figür haline gelmişti.
Gözaltındaki günler, yalnız bir hücrede geçiyordu. Hiç kimseyle konuşmaması, gazetelerde ve televizyonlarda sürekli adının geçmesine neden oluyordu. Kaç davası olduğunu bile bilmeyen Musa Kemal, duruşmaların tiyatro sahnelerini andırdığını düşünüyordu. Sorulan sorulara verdiği cevaplar, sık sık kesiliyor, gerçeklerin tamamının ortaya çıkmasına izin verilmiyordu.
Çatı davasıyla yargılanan Musa Kemal, bu durumun tam olarak ne anlama geldiğini anlamaya çalışıyordu. Sürecin bir parçası olmak yerine, sadece izleyici olduğunu düşünüyordu. Dışarıda Amerika'dan gelen heyetin ilgiyle dinlediği sorular, içeride bir daha kimsenin kendisini dinlememesi gibi gelgitler yaşatıyordu.
Gazetelerde sürekli adı geçen Musa Kemal, her söylediğinin manşetlere çıkacağını biliyordu. Ancak, yaşadığı işkenceler ve ailesinin maddi zorluklarla karşılaşması ona seçim yapma şansı tanımıştı. Kendi içsel bir hesaplaşma sonrasında aldığı kararı bir gazetesini okurken buldu: "Bunu normal bir insan yapar mıydı?" düşüncesiyle, geleceğini belirlemeye karar verdi.
