Kayıplar

19 Aralik 2022 9 dk oku

Hücrede kalıyordu Sabri. İyi günde kötü günde birlikte olacağız deselerde. Bambaşka bir şey oldu. Karısı karşısına geçip. ‘Arabayı ve çocukların velayetini istiyorum yoksa... Sabri bunları duyunca acaba bir yerlerde kamera şakası mı yapılıyor dıye düşündü. Ama cezaevinde kimse böyle bir şey yapamazdı. Sonra -Zeynep şaka mı yapıyorsun? -Yok ya ne şakası bu işin şakası mı olur. -Ciddisin yani? -Ciddiyim müebbet alırsan duyar çevremdekiler ben bu durumla yaşamam. Çocuklarımda bunu lekeyle yaşamasını istemiyorum’ -Benim bu işle alakam olduğunu mu düşünüyorsun? -Vallahi bilemem ama ben hiç bu işe bulaşmak istemiyorum. -Birileri mi söyledi böyle şöyle yap diye. -Yok olumsuz şeyler duydum bakanlıkta. Herkes bana kötü kötü bakıyor. Arkamdan neler söylüyorlardır.’ Bunun kocası hain, darbeci kim bir daha neler neler! -Benim yapmadığım bir şey için benden ayrılmak istiyorsun. -Ben de senden ayrılmak istezmedim başka bir durumda ama bu işte büyük ve çok zor. -Ben bu durumu, daha ortada bir şey yok alakam da yok zaten mahkeme belki berat ettirecek. -Berat bile etsen lekeli bir koca istemiyorum. -Her şeyi niye alıyorsun o zaman? -Çocuklarım için. -Çocukların iyi bir babaya ihtiyaçları yok mu? -Ben onlara babalarının yokluğunu göstermem, hissettirmen bile. -Saçmalıyorsun şimdi daha çok saçmaladın Zeynep! -Saçma ya da değil ben boşanmak istiyorum sen de kabul edeceksin tüm şartlarını. -Sen ne kadar gaddarmışsın… Ben bunu niye anlamadım acaba? -Ben çocuklarımı düşünüyorum yaptığım ne kadarlık ne de barbarlık. Ben senin yerinde olsam bu teklifimi kabul ederdim. Eğer çocuklarını zor durumda bırakmak istemezsen? -Zeynep bak sıcak sıcağına konuşuyorsun biraz soğusa birkaç hafta belki birkaç ay geçse … -Fikrim kesin bir daha da dönmem. Sabri hücresinde bu konuşmaları binlerce kez aklından geçirdi. Karısının ses tonunu en ince aynısına kadar hatırladı. Bir türlü işin içinden çıkamadı. Çocuklarını özlüyordu ama en çokta yıllardır beraber olduğum karısının böyle hayati bir anda kendisini çırılçıplak ortada bırakmasını anlamıyordu. Evet kelimenin tam anlamıyla çırılçıplak. Karısını yanlış mı tanımıştı? Güvenmekle hata mı etmişti bu zamana kadar en ufak bir yanlışını görmemişti acaba yanıyor muydu? Deve kuşu gibi kafasını kuma mı gömmüştü aklımdan binlerce soru geçiyordu. Delirmek içten bile değildi. Karısının bir çılgınlıkla bunları söylediğine karar verdi telefon gününü bekleyip durumu öğrenmek istedi. Nihayet pazartesi günü geldi telefonda 10 dakika konuştular yani 600 saniye. - Alo. - Efendim. - Nasılsın? Çocuklar nasıl iyi mi? - Onlarda iyi. Geçen söylediklerimi düşündün mü? Kararını verdin mi? - Hala ciddiyim senden ayrılmak istiyorum diyorsun yani? -Sana ciddi olduğumu anlattım sanıyordum. Ben istemiyorum tamam mı. Ben avukatla görüşeceğim bugün yarın. Dilekçe vereceğiz mahkemeye. -Boşanalım diyorsun yani? -Saf mısın ne konuştuk senle? Beni düşünmüyorsan bari çocukları düşün. -Ne oldu da beni bu kadar seviyorken. O kadar güzel yıllarımız, günlerimiz geçtiği halde. -Salak salak konuşma seni sevmekle ilgili bir şey değil bu sevdim seviyorum belki bugün de seviyorum. Ama hem kendim için hem de çocuklarım için böylesi daha iyi olacak. İstediğim her şey çocuklarım için. İyi bir gelecek ve sen bunu veremezsin bu arada geçen sefer söylemiyi unuttum. -Zeynep daha ne kaldı? -Neyse bankayı yaptım. -Seni bu kadar yanlış tanıdığıma üzülüyorum. Allah belanı mı versin tamam mı ne istiyorsan yapacağım. -Ben de istemezdim böyle olsun. Kendine iyi bak. Mahkemede görüşürüz. Aylar sonra ilk mahkemede ayrıldılar. ‘Darbeci bir subaydan’ ayrılmak isteyene kim engel olurdu ki?

Isvicreli yusuf

Her eline kagit kalem olan yazar mi olur arkadasim?