İzindelerdi ama son gelişme üzerine ne yapacaklarını bilemediler. Cumartesi sabah televizyonda son dakika haberi olarak binlerce hakim savcının açığa alındığını okudular. Yıldız hanım kocası Fatih Bey’e ne yapacaklarını sordu. Pazar sabah kahvaltılarını yaptılar. Anne babalarıyla vedalaşıp yola çıktılar. Görev yaptıkları yere döneceklerdi. Buna karar vermişlerdi. Şimdiki istikamet Diyarbakır’dı. Adliyenin WhatsApp grublarında çıldırtıcı bir sessizlik vardı. Hakimler grubunda kimse bir şey yazmıyor, savcılar grubunda ise yine benzer bir hareketsizlik vardı. Samimi olduğu arkadaşı Ali’yi arayıp konuştuğunda Fatih kendilerinin de açığa alındığını zor da olsa öğrendi. Bu sebeple de akıllarında sorularla yollarına devam ettiler. Arabaya bindikten sonra yalnız kaldıklarında Doğan çifti konuşmaya başladı. Yıldız: Ne olacak şimdi? Fatih: normal hukuk içinde konuşacak olursak Bakanlığın bize soruşturma izni vermesi lazım. Lakin daha ne olduğunu dahi anlamadan bizi açığa aldıklarına göre daha başka bir planları olabilir. Adliyenin yarısı boşaldı. Büyük bir oyun var demek ki! Yıldız: Daha kötüsü mü olacak? Fatih: Allah bilir ama 15 Temmuz dan saatler sonra açığa alındığımıza göre, plan bence çok önceden yapılmış. Yıldız : Hakim savcılık kanunu ne olacak, yargı bağımsızlığı ne olacak? Fatih: Tatlım onlar dün seni ne kadar korudu ki, bugün korusun. Yıldız: Ne yani bizi atacaklar mı? Fatih: Büyük olasılıkla… Aklına gelen şeyleri karısına söylemeye gerek var mı diye düşündü. Yıldız: Eee başka? Fatih: Bilmem. Daha da kötü de olabilir. Sesi biraz çaresizliğin verdiği bir öfkeyle Yıldız: Ne daha kötüsü? Fatih: Bilmem. Yaşayıp göreceğiz. Yolda ilerlemeye devam ederken Bafra’dan ayrılalı bir yarım saat olmuştu. Yeni girdikleri ilçede trafik ışıklarında bekliyorlardı. Yeşil ışık yandı. Şöför tarafına doğru gelen iki sivil yaklaştı. Polislerin işareti üzerine Fatih camını açtı. Adam 1: İyi günler. Fatih Doğan, Yıldız Doğan Fatih: İyi günler. Adam 2: ( Polis kimliğini gösterdi) Polis memuruyuz. Arabanızı kenara çeker misiniz? Fatih kapısıyla göz göze geldi. Yıldız’ın yüzünden düşen bini bir paraydı. Fatih arabayı arkadaki arabaların korna seslerine rağmen yolun kenarına çekti. Karısı arabada otururken Fatih polislerle konuşmaya başladı. Adam 1: Savcı! Hakkında gözaltı kararı var. Hakime senin de var. Durumu tahmin ediyorsunuzdur. Şimdiye kadar devletin kanını emdiniz, şimdi hesap verme zamanı. Fatih: Anlıyorum. Diğer polis canı sıkkın duruyordu. Adam 2: Sen savcının arabasını kullan. Ben de ekip arabasını götüreyim. Sizde benimle gelin savcım. Fatih: Eşimde bizimle gelsin mi? Konuşan adam diğerine baktı. Yüzünde ki anlamsız bakışlardan bir şey anlamadı. Adam 2: Evet, olur savcım. Fatih arabada oturup kendilerini izleyen karısının yanında adam olduğu halde gitti. Eliyle gelmesini işaret etti. Karısı yanında küçük cüzdanıyla birlikte çıktı. Adam arabanın şöför mahaline otururken, Fatih ve Yıldız da yanlarında ki diğer adamla sivil polis transitine bindiler. Birkaç dakikacık bir yolculukla emniyete geldiler. İlçe küçük olunca yol da kısa sürdü. Adam önde gözaltına alınanlar arkada karakola girdiler. Adamın peşi sıra üst kattaki odaya girdiler. Onlar ayakta beklerken diğer adam geldi. Adam 1: niye buraya getirdin? Nezarete koysaydın ya? İkinci adam arkadaşının yüzüne kızgın kızgın baksa da elinden bir şey gelmezdi. Kendi kullandığı odayı gösterdi. Diğer adama da ‘Niye böyle yapıyorsun?’ Dercesine baktı. Odada bir evrak dolabı, üç tane koltuk vardı. Koltuklara eskinin hakim savcıları şimdinin sanıkları oturdu. Adam ise masanın arkasında ki döner sandalyeye yerleşti. Koltuğun yüksekliğiyle bir süre oynadı. Sonra da karşısında oturan Doğan çiftine baktı. Adam 2: Geçmiş olsun. Bu tarz bir durumla karşılaşmak istemezdim ama neylersin ki oldu. Telefonları da almamız gerekiyor. İkiside telefonlarını verdiler. Fatih: Sağolun şimdi ne olacak? Adam 2: Bilmiyorum Savcım. Fatih 2: Hakkımızıda gözaltı kararı var mı? Suçüstü hariç bizi gözaltına alamazsınız. Adam 2: Biliyorum Savcım, biliyorum. Ama ortamı sizde biliyorsunuz. Benim de yeğenim, ablamın oğlu, askeri öğrenciydi kaç gündür haber alamıyoruz. Elinden polis olmasına rağmen bir şey gelmeyen adam ortamı biraz da olsa rahatlatmak istedi. Adam 2: Çay içer misiniz? Fatih: Olur. Zahmet olmasın. Hanım sen? Yıldız konuşmaya çok hali yoktu. Sadece kafasını olur anlamında salladı. Adam da oturduğu koltuktan kalktı. Odadan çıktı. Karı koca odada yalnız başlarına kaldılar. Yıldız: Eee. Ne olacak şimdi? Tutuklanacak mıyız şimdi? Fatih: Olabilir. Ama olmayabilirde. Diyarbakırdan, Başsavcılıktan haber bekliyorlardır. Ona göre işlem yapacaklardır. Yıldız: Bugün nöbetçi kimdi acaba? Fatih’ yüzünde bir tebessüm belirdi. Bilmem anlamında kollarını açtı.Dışardan sesler gelmeye başladı. Adam elinde iki çayla geldi. Samsun Cumhuriyet Başsavcılığıyla görüştüklerini onlardan haber beklediklerini anlattı. Oturmadan geri çıktı. Fatih de karısını rahatalatmak için geçen gün ki düğünde ki yaşananları anlatmaya başladı. Yıldız hemen dikkatini verdi. O da karşılık verince vaktin ne kadar hızlı geçtiğini anlamadılar. Vakit böyle geçip gitti. Adam geri geldi. ‘Samsun biz birşey yapamayız’ dedi. Diyarbakır’ı aradık. Onlar bakıyor şimdi ne olacağına. Anlaşılan Doğan çifti gibi Diyarbakır Adalet Sarayında oturanlar da ne yapacakalarına daha tam karar verememişlerdi. Herkes biliyordu ki hakim savcının böyle kafasına göre kimse tutuklayamazdı. Diğer adam kapıdan içeri girdi. Arkadaşına bakarak ‘ Nezarete niye koymadın bunları ?’ Fatih bir şey diyecek olsada durumun nezaketi bir şey söylemesini engelledi. Adam 2: Daha ne olacakları bile belli değil. Durumları belli olsun nezaret kaçmıyorya ! Ailelerine de o zaman haber veririz. Diyarbakır’dan haber geldi mi? Kadın kocasına döndü. Yıldız: Ailere şimdi de haber versek iyi olacak. Kaç saattir bize ulaşamıyorlardır. Merak etmişlerdir. Fatih: Olabilir, iyi olur aslında. Adamlar birbirlerine baktılar. Farketmez, dedi birisi. Bir diğeri de yan odaya gidip telefonları getirdiler. Yıldız kendi telefonunu eline aldı. Başında bekleyen adam ‘Sadece bir dakikan var. Ona göre!’ Telefonda 30 tane cevapsız çağrı, 10 tane mesaj vardı. Telefon çalmaya başladı. Biraz sonra daha birkaç saat önce ayrıldıkları annesinin sesini duydu. Kendisini tutmuştu. Ama annesinin sesini duyunca bir kuzu gibi ağlamaya başladı.