Gaybubette ki Kadın (3)

30 Eylul 2022 5 dk oku

Hayat her vesileyle onu hatırlatıyor. Evde nereye baksam onu anımsatacak bir şey buluyorum. Birlikte olduğumuz bir günde anlamı olmayan bir eşya, bir nesne gözümde şimdi sanki bir zaman makinesi. Holde duran portmanto… Beraber yaşarken ayakkabı koyduğumuz pardesü astığımız bir eşyaydı. Şimdi ise beni alıp götürüyor. Eşim bu ayakkabılığı internetten arayıp bulmuştu. Belki yüze yakın ürünü incelemiş, beğendiklerini bana atmış, değerlendirmelerimi de alarak bir tanesini, yani şimdiki ayakkabalığı almıştı. Bu ayakkabılığı görünce eşimle dışarıya çıkmalarımız aklıma geliyor.Normal olduğumuz zamanlardı tabi. Eşim her erkek gibi hızlıca hazırlanıp çıkardı. Beni arabanın içinde beklerdi. Şimdi ise beni kimse beklemiyor. Banyonun önünden geçerken çamaşır makinesi de onu hatırlatıyor. Gürültüyü hiç sevmezdi. Bu yüzden o evde yokken makineyi çalıştırırdım. Çok da ses yapmıyordu aslında. Bunu önceden bilseydik sessiz çalışan bir makine alabilirdik.Birazcık pahalı olsa da konforlu olurdu tabi. Artık kafama göre yıkıyorum, canım ne zaman isterse. Cezaevinde çamaşırlarını nasıl yıkıyor acaba? Evde olduğumuz günlerde yardım etmesini isterdim. Kendim de yapabilirim illa ki. Gönül birlikte yapmak istiyor. O da kimi işleri üzerine almıştı. Bulaşık makinesini boşaltma gibi. Birlikte iş yapıyoruz diye seviniyordum. Eşim bulaşıkları çıkartırdı. Ama şimdi tek kişi olunca makineye de ihtiyaç yok bulaşıkları çıkarmaya da Çeyiz olarak ne getirdi? Bence bayağı ilginç. Tam bir takım. Demir çamaşır askılığı, plastik çamaşır sepeti, ütü masası ve ütü. Bunları halen kullanıyorum. Ütü halen iyi çalışıyor. Okulda da çalışmayınca ütü de çok kullanılmıyor aslında. Bunlardan birini görünce aklıma yine tadlı kocam geliyor. Tablet bilgisayar, evde en çok kullandığım şey. Kocam bunu da çok kullanıyordu. İnterneti seviyordu. Müzik olsun, film olsun, YouTube videosu olsun … Elinden bırakmazdı desem yerinde olur. Gün içerisinde tableti kullanırken aklıma eşimi en çok getiren budur herhalde. Tabi içerisinde ki videolar, fotoğraflar cabası. Sesini duymak istediğim zaman videoları açıp izliyorum. İsin kötü yanı sadece bir tane video var. Ben hatırladığım kadarıyla bir sürü vardı. Ama hepsi cep telefonunda kalmış. Elimde ki videoda da beni çekmiş. Sesi var sadece kendisi hiç ortada yok. Acaba o videoyu çekerken karım bunu kaç kere izler acaba diye düşünmüşmüdür. Bilse daha iyi bir video yapardı herhalde. Çöp de var tabi. Kocamı hatırlamak için ilginç bir nesne belki. Ama erkeklerin en kolay yaptığı ev işi bu herhalde. Evlendiğimiz günden bu yana eşim bu görevini hiç aksatmadan yaptı desem yanılmış olmam herhalde. O hep attı. Şimdi çöpü ben atıyorum. Bu bile bana onu hatırlatıyor. Yemek de var tabi. Şimdi yalnızken yemek yapasım gelmiyor. Tencere de yapıp kapağında yiyorum. Yemek seçmezdi belki ama bazı şeyleri de hiç yemezdi . Ben de küçük bir çocuk gibi onu zorlardım. Biraz salata ye, yoğurt ye az da olsa. Sadece benim hatırıma birkaç kaşık yerdi. O kadar. Yemek sonrası bulaşıkları kimi zaman ona bırakırdım. Ama kırk takla atarak. ‘Ben şunları yapıyorum sen de şunları yap’la Yapardı ama zorla. Ama yangından mal kaçırır gibi. Sadece yemek tabaklarını yerleştirirdi. Tencereyi tavayı olduğu gibi bırakırdı. Sorunca da ‘Onlar yemek malzemesi değil, hazırlama malzemesi' derdi. Bir de ben eğer masadan şaş kaza kalmış olursam arkamı döndüğüm zaman çoktan gitmiş olurdu. İnsan sevdiğinin herseyini mi seviyor ne?

Isvicreli yusuf

Her eline kagit kalem olan yazar mi olur arkadasim?