Yalnızlık zor. Kocasız olmak da zor. Yeni evli sayılmazdık. Ama yılların yalnız geçiyor olması hiç de iyi bir şey değil. Hele de beş yıl dile kolay. Bazen ise asırlar gibi geliyor. Kimi zaman yeter diyorum. Yeter Ya Rab. Çünkü imtihan zor oluyor. Bazı sıkıntılardan dolayı ailem yanıma gelemiyor. Yine aynı sıkıntılardan dolayı kocamın yanına gidemiyorum. Elini tutup sarılacak bir açık görüşü bırak camların ardından görmek bilme mümkün değil. O hapiste yalız kaldı ben burda. Biliyorumki her açık görüş sonrası üzülüyor. Herkes sevdiğine kavuşurken o koğuşta açık görüşten gelenlere çay demliyor. Ama elden ne gelirim. İmtihan deyip bekliyoruz. Bazı geceler cinnet geçirecek gibi oluyorum. Gün içerisinde kendimi yormaya çalışıyorum. Her gece 11,30 gibi yatak odasına gidiyorum. Yastığa başımı koyuyorum. Ama uyumak mümkün mü? Geçmiş güzel anılarımızı düşünüp onlarla avunuyorum. Bunları bitirdiğimdede hayal kurmaya başlıyorum. Biraz sonra telefonum çalacak ve daha iyisi kapının zili çalacak kocam süpriz yapaca. Kapıda olacak. Bu zil meselesi gün içersinde aklımı başımdan alıyor. Çok çalmıyor sonuçta. Arada çalıncada her seferinde acaba kocamamı geldi diye düşünüyorum. Hayallerim bitince uymaya çalışıyorum. Biraz sağ tarafa dönüyorum. Mevsim kışsa yorganın soğukluğunu her hissettiğimde kocam yanımda olsaydı yorganımın içi bile sıcak olurdu diye üzülüyorum. Yaz aylarında ise çok aramıyorum. Her yer sıcak zaten. Yine uyuyamazsam sola dönüyorum. Ama bunu hiç istemiyorum. Çünkü yatağımın bu tarafında kocam yatardı. Ben sağ tarafı seviyorum. Sola bakınca boş yastık yalnızlığımı bir kez daha hatırlatıyor. Yanımda olsaydı bana gün içinde yaşadığımız şeyleri anlatırdı. Aklına gelen ilginç fikirleri söylerdi. Kimi zaman saatlerce susmayacak gibi olurdu. Vaktin çok ilerlediğini anlayınca hadi uyuyalım deyip bir anda uykuya dalardı. Sanki biraz önce dünyanın en önemli meselesini anlatmaya çalışan o değilmiş gibi ve benden önce uykuya dalardı. Sanki uyku düğmesi var. Kendi kendine bunu aktif hale getirebiliyor. Bense o uykuya daldıktan çok sonraları uyuyabiliyorum. Bu da beni kızdırıyordu. Kimi zamanlar bir türlü uyuyamazdım. Ve kocamı kaldırırdım. Onun çözümü hep aynıydı ama her işe seferinde yarardı. Yatakta yer değiştirirdik ve anında çözüm. Hemen uyurdum. Acaba aradığım küçük bir ilgi miydi? Benim uyandırmamı hiç problem etmezdi. Sabah namazlarına kaldıran hep o olurdu. Alarmı duyar duymaz hemen kalkıp kapatırdı. Bazen bana hemen seslenirdi. Kimi zaman ise önce kendisi kılar yatarken de beni uyandırırdı. Az da olsa bazen ben ilk kalkan olurdum. Birde uykusunun hafif olduğunu görünce kendimi iyice saldım sanki. Evlendiğimiz ilk zamanlarda yatak rutinimiz oldukça ilginçti. Ben Candy Crush oynamayı severdim. Nerden başladı nasıl başladı inan ki bilmiyorum. Eşimle yatağa girdiğimizde bu oyunu oynuyorduk. Bir bölümü o geçiyor bir sonraki bölümü ben geçiyordum. Eğer yanarsak diğerine hak geçiyordu. Sıkılana kadar oynuyorduk. Bazı geceler o oynarken ben uyuya kaldığımı hatırlıyorum. Bunları hatırlayınca da daha da çok üzülüyorum. Yatak işkencesi bazı zamanlarda iki saati buluyor. Tam gecenin sessizliğiyle kucağıma gelen bir ses beni ürkütüyor. Bazen de sokakta havlayan bir köpek korkutuyor. Kocam olsa sarılıp uyurdum. Kendimi daha çok güvende hissedeceğim kesin. Uykuya dalınca, sızma desek daha doğru olur. Arada uyanıyorum. Nerede olduğumu anlamaya çalışıyorum. Kendi evimde, yatağımda olduğumu fark ediyorum. Kocamın tarafına bakıyorum hemen belki yaşadıklarım bir kabustur diye. Hep onun tarafı boş, yastığı hep benim bıraktığım gibi. Kimi sabahlar neşeyle uyanıyorum. Niye mi? Çünkü rüyamda kocamı görmüş oluyorum. Arada tahliye olup geldiğini söylüyor. Genelde izinli gelmiş oluyor. Bu tarz rüyalar beni mutlu ediyor. Gerçeği değil rüyası bile ne kadar güzel! En azından rüya da bile olsa kavuştuk diye. ‘Allah’ım bizi tez vakitte kavuştur’ duasını ediyorum. Kimi geceler kabus görüyorum. Korktuğum şeyler başıma gelmiş oluyor. Uyandığımda kan ter içinde kalmış oluyorum. Kabus olduğunu anlayınca da az da olsa rahatlıyorum. Gün içinde canım sıkılıp kocamla konuşmak istersem de yatağa gidiyorum. Yatağa gidiyorum. Sağ tarafa yatıyorum. Sol tarafa, kocamın normalde yattığı tarafa bakıyorum. Beni orada dinliyormuş gibi başlıyorum konuşmaya. Günümü anlatıyorum, canımı sıkan bir şey olduysa onu söylüyorum. Bazen de ekstraya kaçıp yastığın üzerine onun resmini koyuyorum. Zaten yatak odam hep onun resimleriyle dolu. Bazen de yalnızlığımı, garipliğimi, kimsesizliğimi, yetimliğimi iliklerime kadar hissediyorum. Gözlerimden akan sıvıdan medet ummadan rahatlıyorum. Bir süre ağlıyorum. Biraz daha ağlıyorum. Aklıma benim bu halimi görse ‘Bu kadın delirmiş’ der. Diye düşünüp gülümsüyorum. Bu hasret bitsin artık diyorum. DEVAM EDECEK.